Aska aci degerse rengi ne pembedir ne kirmizi. O artik mordur.
Icinden kimsenin sag cikamadigi ve bu yüzden günden güne duygusuzlasan hastane personelinin
Morg diye ulu orta telaffuz ettigi bir oda... Ve nice ugrasin, kavganin ardindan bu cirkin telaffuzu
kismen de olsa degistirmeyi basarip Mor yapan ve bu söylem kalici olsun diye odanin girisine Mor
Oda tabelasini asan idealist ve meslegine asik bir hemsire... Ölümle yasam arasina sikisan bes ayri
kanserli hasta ve bu odaya yeni nakledilen tuhaf bir adam Can...
Ölüm bir kez daha Mor Odayi ziyarete hazirlaniyor ancak bu defa bir kisi bu rutini degistirecegini
iddia ediyor. Can tüm yasanacaklari degistirecegi iddiasiyla rüyasini hatirlamaya calisirken garip
kehanetlerde bulunuyor... Arzu hemsire odaya nakledilen bu tuhaf adamin anlattigi mistik cümlelerin
etkisinde kalip tüm rasyonel dayanaklarini ve yillar süren tip gecmisini bir kenara mi itecek yoksa bu
yakisikli adama karsi hissettigi duygularin fisini cekip isini profesyonelce yapmaya devam mi edecek
Koca hastane calkalanirken, hemsireler hastane koridorlarinda kosusturacak, ülkenin en ileri
terapistleri bu önemsiz görülen meseleyi ciddiye bindirecek, bicagi keskin cerrahlar ameliyathanelerde
degil bilinmezlerin masasinda sinanacak. Gözle görülür somut gercekler mistik alemden tasip gelen soyut
dayanaklarla bir sonbahar mevsiminde hastane odalarinda carpisacak. Acaba Mor Odanin soguk
duvarlari arasinda ölümle yasamin, gercekle, soyutun bu bitmek bilmez savasinda kim galip gelecek