Ünlü keman virtüozu Isaac Stern Ilk 79 Yilim adli kitabinin önsözünde söyle der Müzigin hizmetine girmek bir meslek edinmek degil, bir yasam bicimidir. Bunun icin iki seye sahip olmalisin Birincisi, ne olmak istedigin hakkinda kücük yastan itibaren kesin bir fikre; ikincisi, o isteginin gerceklesmesi icin gereken özgüvene, mücadele gücüne ve gurura.
Iste Leyla Gencerin müzik serüveni bu düsüncenin hayata yansimasi olmustur adeta.
Safranbolulu bir baba ile Polonyali bir annenin kizi olan Leyla Gencer Cubukluda dünyaya geldi, Fransiz dadisinin cokkültürlülügü ve evde piyano calan annesinin söyledigi Lehce sarkilar araciligiyla henüz hayatinin ilk yillarinda müzikle tanisti. Soprano Arangi-Lombardi ile calismasi hayatinin dönüm noktalarindan biri oldu. Ilk opera temsilini Ankarada verdi. 1953te Italyan radyosundaki kaydiyla da ilk kez sesini dünyaya duyurdu.
Leyla Gencer, kücük yasindan itibaren sahnede olmayi aklina koymustu. Özgüveniyle, caliskanligiyla, savasci kisiligiyle hayatini bu fikre göre sekillendirdi. Opera kültürü olmayan bir ülkeden cikip, bu kültürle evrilmis bir ülkenin, Italyanin ortasinda kendini ispat etmek icin verdigi mücadelelerle, tam yirmi bes yil boyunca operanin mabedi sayilan La Scalanin prima donnasi oldu. Sonraki yirmi bes yil da, ölünceye kadar, egitimci olarak opera dünyasina hizmet etti.
Zamaninin büyük sopranolariyla girdigi rekabetle, tarihi sefler ve rejisör-lerle birlikte calismasiyla,büyük bestecilerin gölgede kalmis yapitlarini kesfetmesiyle, repertuvarindaki yetmis üc opera ve canli temsillerden kaydedilen sesiyle yirminci yüzyil opera tarihine gecmeyi basaran La Diva Turca, bugün de Divalarin Divasi olarak anilmaktadir.
Ben Leyla Gencer La Diva Turca kitabi, sesiyle ve dramatik gücüyle iz birakan sanatciyi kisilestirerek kendini var etme yolculugunda yasadigi coskularini, hayal kirikliklarini, sevinclerini, acilarini kendi agzindan hikayelestirirken, okuru operanin coskulu yillarina götürüp müzik dünya-sinda bir yolculuga cikariyor.
